Özgür Çelik’in Demokrasi Masalı ve Hakimin Gerçek Kararı
İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ön inceleme tutanağını okudum. Açıkçası gördüğüm tablo şaşırtıcı değil. CHP’nin avukatları, hakimin “yaklaşık ispat” gerekçesiyle verdiği tedbir kararına dayanak oluşturan deliller hakkında tek bir tatmin edici açıklama yapamıyorlar. Çünkü onlar da biliyor: Hakim, olması gerektiği gibi davranmış, hukukun gereğini yerine getirmiş.
Peki ne yapılıyor? Hukuki zeminde cevap veremeyince, iş yine siyasallaştırmaya çekiliyor. Muhalif görünümlü bazı medya kanalları devreye sokuluyor, hakim itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor, reddi hakim talepleriyle, temelsiz HSK şikayetleriyle ortalık bulandırılıyor. Amaç çok net: Gerçeği perdelemek ve hileyle koltuk elde etmek.
En başta da CHP İstanbul’un eski başkanı Özgür Çelik ve tedbir kararı uygulanan delegeler… Onlar, medya eliyle bir “demokrasi kahramanı” gibi pazarlanmaya çalışılıyor. Oysa gerçekte yaşanan şey, partinin kendi iradesine, kendi hukukuna gölge düşürme çabasıdır.
Benim gördüğüm tablo şu: CHP’nin evlatları, yani bu partiyi gerçekten sahiplenen, içine sinmeyen bu oyuna karşı çıkan insanlar, kararlılıkla mücadele ediyor. Partiyi çıkar gruplarının elinden kurtarmaya çalışıyorlar.
Bu bağlamda Çağrı Heyeti’nin başındaki Gürsel Tekin’in CHP İl Başkanlığı görevine devam etmesi, bana göre sadece hukuken değil, siyaseten de bir zorunluluk haline gelmiştir. Çünkü bu kavganın özünde, “kim partiyi kişisel hırsları için araç haline getiriyor, kim gerçekten CHP’yi yaşatmaya çalışıyor” sorusu yatıyor.