CHP’NİN 38. KURULTAYI: BİR UTANCIN PORTRESİ
Ben, CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’na baktığımda, sadece bir seçim süreci değil; partimizin tarihine kazınan kara bir utanç görüyorum.
Bugün savcılık dosyalarını açtığınızda, yalnızca İstanbul değil, birçok ilden delegelerin isimlerini görüyorsunuz. Üstelik “şüpheli” sıfatıyla. Bunun adı demokrasi olamaz. Bunun adı temsil de olamaz. Bunun adı açıktır: iradenin gaspı.
Delegenin iradesi, salonlarda değil; pavyon masalarında, çantalarla taşınan paraların gölgesinde, belediye kaynaklarının hoyratça yağmalanmasıyla alınıp satıldı. “750 bin TL’lik delege pazarlığı” artık söylenti değil; ses kayıtlarıyla, belgeleriyle, ifadeleriyle adli dosyalara girmiş somut bir gerçek. 114 kişinin şüpheli olarak dosyada yer alması bile rezaletin boyutunu anlatmaya yetiyor.
Benim için asıl utanç verici olan şu:
Mevcut yönetim, bu rezilliğin üstüne gitmek yerine, olağanüstü kurultaylarla üstünü örtmeye kalktı. Delegelerin iradesini yeniden dizayn etmeye çalıştı. Yolsuzluğu sorgulayanları partiden ihraç ederek, hakikati susturdu.
Bunun adı siyaset değil; bunun adı çıkar çetesi düzenidir.
Bugün partinin gerçek tabanı çok iyi biliyor: Delegenin iradesi çalındı. Ama ne yazık ki yönetim, adı dosyalarda geçen milletvekillerini, delegeleri ve yöneticileri disipline göndermek yerine, onları korumayı seçti.
Ben buna açıkça söylüyorum:
Eğer CHP kendi içinde adaleti sağlayamazsa, bu ülkede hiç kimseye adalet dersi veremez.
Önümüzde 24 Ekim’de kritik bir duruşma var. O gün mahkemede sadece bir dava görülmeyecek. O gün, CHP’nin vicdanı ve tarihi önünde bir hüküm verilecek.
Ve ben biliyorum ki:
Delegenin iradesini parayla satın alanlar, bu partinin geleceğini asla satın alamayacak.
Bugün örgütün talebi açıktır:
Hesap verebilir, onurlu, kurucu değerlere sadık bir CHP.
Benim gördüğüm ise şu:
CHP ya kendi pisliğini temizleyip yeniden doğacak… Ya da tabela partisine dönüşüp tarih çöplüğünde kaybolacak.
Seçim, yalnızca mahkemenin değil; hepimizin vicdanında verilecek.